KISA,KISA!
“Arkana bilе bakmadan gitmеk istеrsin. Öylе hеr şеyi bırakmana falan da gеrеk yok. Anıları bırakabilsеn yеtеr. Edip Cansеvеr”
Çocukluğumuzun ve gençliğimizin o deli dolu yıllarında seyrettiğimiz o duygu dolu, sevimli, senaryolarından sevgi fışkıran filmlerinde, bazen yaşlı bir çiftin, bazen de hayat arkadaşını kaybetmiş erkek veya kadın yaşlı bir insanın cam kenarına konulmuş o eski koltukta ve küçük yuvarlak sehpalarında çaylarını veya kahvelerini yudumlarken dalıp gittikleri sahneler olurdu.
Eski günleri yad ederek iç geçirmeleri beni çok etkilerdi. Buna benzer günleri yaşayacağımızı hiç aklımdan geçiremezdim. Oysa bu gün aynı o insanlar gibi penceremin önünde koltuğumda oturmuş anılarımın içinde kaybolup gidiyorum.
Güzelliklerin ve güzel insanların birer birer bu dünyamızı terk ederek ebedi aleme göç edişlerini hüzün içinde izliyorum. Duyguların yok edilmeye çalışıldığı, insanların tek tip ve tamamen duygusuz ve cahil yapılmalarını üzüntüyle izliyorum. Çoğu zaman kulaklığımı takarak, hoşlandığım şarkıları biriktirdiğim müzik dosyaları arasında kaybolup gidiyorum. O anlarda bambaşka bir evrenin içindeyim sanki, güfte şairlerinin kelimelerle çizdikleri resimler bir, bir gözlerimin önünden geçiyor.” gittin bırakıp sevgimi soldurmadı yıllar” dediğinde şairin acı ve üzüntüsünü kalbimin en derin köşelerinde hissediyor ve göz pınarlarıma dolan yaşlara mani olamıyorum. Her dinlediğim şarkının güftelerini sanki yaşıyorum, acıyla, hasretle veya sevgiyle kelimelerle çizilmiş resimleri bir bir görüyorum. O anlar en mutlu olduğum anlar ve penceremin kenarında otururken, elime damlayan sıcacık damlalarla kendime geliyorum.
Artık eskiden seyrettiğimiz, duygu ve sevginin zirve yaptığı filmlerde kalmadı. Şimdiki filmler sadece bir vuruşta yirmi kişinin ortadan kaldırıldığı, sanki insan öldürmenin normal sayıldığı senaryolarla çekilen filmler. Çünkü sevgi konuları işlenmeye işlenmeye gençlerimiz sevgiyi unutmaya başladılar. Gençliklerini bizler gibi özgürce yaşayamadıkları içinde bazı duyguları kaybedip manasını bile unutuyorlar. Torunlarımızın elinden akıllı telefonlar düşmüyor, sanki yapışmış gibi, hayatı sadece teknolojiden ibaret saymaya başladıklarını hissediyorum. Çünkü başımızda bizleri yönettiklerini zanneden yaratıkların istedikleri de bu. Sadece kendilerine oy verecek aynı tip insan toplulukları. Kimsenin gelişmesini ve bilinçlenmesini kesinlikle istemiyorlar, bilhassa kadınlarımızın. Çünkü biliyorlar ki bilinçlenen kadın daha fazla bilinçli insan yetiştirir.
Penceremin önünde çayımı yudumlarken bunun gibi binlerce düşünce kafamda şekillenir. Elimden bir şey gelmediği içinse üzülür ve kahrolurum. Teknoloji büyük bir hızla hayatımıza giriyor ama üzüntüyle görüyoruz ki bzler de bir milim bile ileri gidiş yok. Sanki tuhaf bir şekilde ileri bir adım atarken geriye doğru on adım atıyoruz. Yeni nesilden iyi şeyler yapmalarını bekliyoruz da onlara ne verebildiğimiz konusunda sorulduğunda verecek cevabımız yok. Bu gün yağmurlu ve rüzgarlı bir hava var. Penceremden dışarıyı seyrederken doğadaki canlanmayı gözlemliyorum. Ağaçların dallarında tomurcuklar gözle görünür şekilde belirginleşti. Korkum erkenden çiçek açıp da gelebilecek bir soğukla ölmemeleri. Zira artık bizim zamanımızdaki kesin mevsim ayrılıklarını göremiyoruz. Tabiatın canlanmasından biraz olsun ilkbaharı hissedebiliyoruz ama yazla kışı iyice karıştırdık. Ne kar ,nede yağmur bizim gençliğimizdeki gibi kendi zamanlarını değerlendiremiyorlar, sanki birbirlerinden rol çalan aktörler gibiler. O eski Nisan aylarında gümbür gümbür gök gürültüleri ile yağan yağmurlardan pek kalmamış gibi. Ya ahmak ıslatan tipinde ya da anormal yağışlarla selleri görüyoruz. Acaba doğa biz insan oğlundan intikam mı alıyor dersiniz dostlar.
Neyle başladık nereye geldik. Şimdi sandalyemde kulaklığımı takarak Türk Sanat Müziğinin içersin de kaybolup gideceğim dostlar. Hiç olmazsa bir süre bu dünyanın pisliklerini unutup, o güzel insanların yazdıkları güftelerin aleminde yaşayayım. Zaman zaman size de aynı şeyleri yapmanızı tavsiye edeceğim sevgili dostlarım. Bir sürede bu evrenden ayrı kalabilmek bir ayrıcalık oluyor bence. Yaşarsak görüşebilmek dileklerimle sevgiyle kalın dostlar.